TGK Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği
4 Mayıs 2021
Bulaşanlar İle İlgili AB’ deki Düzenlemeler
31 Ağustos 2021

Yeni Nesil Fenomen “Temiz Etiket”

Clean Label

1 Ağustos 2021

Günümüz tüketicileri, yedikleri ürünlerin bileşenleri ve üretim aşamaları  ile 50 yıl öncesine göre çok daha fazla ilgililer. Bazı üretim yöntemleri (günümüzde yapılan tarım) daha az “doğal” algılanırken; bazı gıda bileşenleri (özellikle koruyucular, renklendiriciler gibi gıda katkı maddeleri) “yapay” ve “tanıdık olmayan” olarak nitelendirilebilmektedir.

Bu durum, bir tüketiciden diğerine beklentileri, istekleri ve algılarına bağlı olarak farklılık gösterse de tanıdık bileşenler, katkısız basit içerik listesi ve doğallık genel beklentisidir. Genellikle “temiz etiket” olarak adlandırılan bu fenomen, gıda endüstrisini de belirli bir bileşen veya katkı maddesinin varlığını ya da yokluğunu bildirmeye; organik tarım gibi üretim yöntemlerini kullanmaya itmektedir.

Uygulama “temiz etiket” diye adlandırılsa da kastedilen gerçekte “temiz gıda” dır. Çünkü etiketin işlevi, ürün içeriğini açık ve anlaşılır bir şekilde yansıtmasıdır.

Henüz, hiçbir önemli kamu veya uluslararası kurum tarafından tanımlanmamış; denetim sistemi kurulmamış öncelikle ABD ve Avrupa’ da başlayan bu uygulama hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu doğrultuda birçok üretici etiketlerini temizlemek için gıdalarını yeniden formüle edip, üretim proseslerini gözden geçirirken; temiz etiketin tanımı da gelişmeye devam etmektedir. Uygulamanın itici gücü ve onaylayıcısı yani tüketici, şeffaflık beklemektedir. İzlenebilirlik ve şirket etiği gibi niteliklere de önem vermekte, kapsamı genişletmektedir.

“Temiz Etiket” Nedir?

Temiz etiket uygulamasının nesnel ya da yasal bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak çok sayıda güncel tanımla karşılaşılabilmektedir. Pazar trend araştırmalarının sonuçları buna katkı sağlayabilmektedir.  Örneğin Michale Pollan’ın “In Defence of Food” kitabında “… beşten fazla bileşen içeren ya da telaffuz edemediğiniz bileşenlerden üretilmiş herhangi bir şeyi yemeyiniz” önerisinde bulunmaktadır (Pollan, 2008).

Ingredion (2014) raporunda ise tüketici temiz etiketi “doğal, organik, katkısız/koruyucu içermez” olarak tanımlamıştır. Aynı raporda tüketicinin üreticiden beklentisi genel olarak kabul ettikleri yani mutfak dolaplarında yer alan bileşenler kullanılarak ürün üretmesidir. İçerik listesi basit olmalıdır ve son ürün mümkün oldukça az işlenmiş olmalıdır. Sentetik kimyasal gibi algılanan bileşenler, E kodlu katkı maddeleri içermemelidir.

Edwards (2013) ise temiz etiketi “istenmeyen maddelerden arındırılarak üretim” olarak tanımlamaktadır. Temizlikten kastedilen ise kısaca tüketici gözüyle gıdadaki fazlalıkların atılması ve etiketin gereksiz bilgilerden kurtarılmasıdır. Fazlalıkların başında ise gıda katkıları, sentetik bileşenler ve kimyasal prosesler gelmektedir. Anlaşılması kolay içerik listesine sahip, sınırlı işleme ile geleneksel kaynaklar kullanılarak üretim beklentisi söz konusudur.

Anlaşıldığı üzere; kapsamı ve kriterleri tüketici grubuna, satış zincirine ve gıda üreticisine bağlı olarak değişkenlik gösterse de özetle “gıdanın en doğal ya da doğala en yakın durumunda tüketilmesi” olarak tanımlanması mümkündür. Bu tanımı yine değişen tercihleri ve beklentileri doğrultusunda tüketici düzenleyecektir. Buradaki anahtar sorulardan biri, hangi bileşenlerin temiz bir etiketin parçası olabileceği veya daha da önemlisi, hangi bileşenlerin yokluğunda ürünün temiz etiketli bir gıda olarak tanımlanabileceğidir.

Tüketicilerin Bireysel Tercihleri Trendin Altında Yatan Anahtarlardır:

Tüketicilerin gıda tercihlerinde “Temiz Etiket”

Tüketicinin gıdadan beklentileri üç başlık altında toplayacak olursak;

  • Tüketicinin gıda etiketinde görmek istemediği bileşen ve katkılardır.
  • Gıda etiketindeki bileşen listesinin olabildiğince kısa ve açık olmasıdır.
  • Gıdanın geleneksel yöntemlerle işlenmesi veya minimal proses uygulanmasıdır.

Bunlardan en önemlisi tereddütsüz birincisidir. Yani tüketicinin gıda etiketinde görmek istemediği bileşen ve katkıların ne olduğudur. Avrupa’da yapılan tüketici araştırmaları; genel olarak katkıların (koruyucu, renklendirici, aroma verici vb), bunların özellikle sentetik olanlarının, kimyasal çağrışımı yapan veya E kodu taşıyan bileşenlerin istenmediğini göstermektedir.

Tüketicinin gıda etiketinde yer alan bileşen listesinde görmek istedikleri ise tanıdığı, mutfağından aşina olduğu gıda bileşenleridir.

İstenmeyen bileşenler IFIC (2013) araştırmasına göre azalan sıra ile tuz, glukoz-fruktoz şurubu, trans yağ, kolesterol, MSG, yapay renklendiriciler, büyüme hormonu, sakkarin, yapay aroma vericiler, yapay tatlandırıcılar (aspartam gibi), yapay katkı maddeleri (BHT) ve rafine şekerdir.

INGREDION (2013) tarafından 9 Avrupa ülkesinde yapılan bir araştırmada tüketicinin gıda bileşenlerini nasıl yorumladığı değerlendirilmiştir, üç grup altında toplanmıştır.

Grup I_ Tüketicinin kabul ettiği bileşenler: doğal aroma, doğal renklendirici, nişasta (patates, mısır, pirinç), şeker, bitkisel yağlar, jelatin, soya proteini vb.  Tüketicinin genellikle bildiği veya kullandığı bileşenlerdir.

Grup II_ Kuşku ile yaklaşsa da tolere edebildiği bileşenler: askorbik asit, pektin, peyniraltı suyu proteini, lesitin, patates lifi, modfiye nişasta, tapyoka nişastası vb. Bunlar hakkındaki düşüncenin medya etkisi ile ülkeden ülkeye farklılık gösterebildiği belirtilmektedir.

Grup III_ Tüketicinin kaçındığı bileşenler: guar gam, maltodekstrin, monosodyum glutamat, hidrojene yağlar, karragenan, kazeinat, karboksimetilselüloz vb. Kimyasalları çağrıştırması ve bazılarının adının uzun olması nedeni ile kaçınılmaktadır.

Özellikle son 1,5 yıldır yaşadığımız pandemi dönemi, tüketicilerin sağlıklarına ve diyetlerine gösterdiği önemin artmasına neden olmuş ve fonksiyonal fayda sağlayacak gıdalara (besin profili yüksek, yüksek lifli, bitki-bazlı ürünler vb) olan eğilimde artış gözlemlenmiştir. Bu da tüketicinin şeffaflığa gösterdiği önemin artmasına neden olmuştur. Şeffaflık arzusu, sürdürülebilirlik ve etik olarak üretilmiş gıdalarla ilgili artan tüketici endişeleriyle bağlantılıdır. Temiz etiket için de etkileri önemlidir.

Innova Market Insight sonuçları da bunu desteklemektedir. En önemli sonuçlardan biri, tüketicinin 2021’de şeffaflığı ikiye katladığını göstermektedir. Tüketicilerin, covid-19 sonrasında da güven oluşturabilecek, özgün ve güvenilir ürünler sunabilecek markalar arayışında olacağının altı çizilmektedir. Tedarik zinciri genelinde de şeffaflık beklentisi içerisinde olacaklardır.

Tüketici Beklentileri = Üretici Perspektifi, Yasal Olarak Gıda Üretimi?
Temiz etiket uygulamasında en zor şüphesiz gıda işletmecilerine düşmektedir. Temiz etiketli gıda üretimi için; tüketici beklentileri ve talepleri doğrultusunda mevcut bileşenlerini değiştirmesi ya da formülasyondan çıkarması ve hatta prosesini gözden geçirerek iyileştirmesi gerekmektedir. En büyük güçlük burada başlamaktadır, çünkü gerek tüketici beğenisi (tat, doku), gerek raf ömrü, gerek maliyet ve gerekse mevzuata uyum açısından sanıldığı kadar kolay değildir.

Tüm bu engeller ve zorluklara rağmen temiz etiketli gıda üretim gerekliliği kaçınılmazdır. Hijyen gereklilikleri ve yasal düzenlemeler göz ardı edilmeden, yapılması gerekenlerin ve ihtiyaçların belirlenerek üreticilerin işe koyulması beklenendir.

Ürünlerde kullanılan katkıların gözden geçirilmesi önemlidir; çıkarılabilir ya da değiştirilebilirler. Örneğin E kodlu koruyucular yerine bitki ekstraktlarının kullanımı. Kimyasal gibi görünen veya algılanan bileşenler yerine tanınan bileşenler tercih edilebilir: Emülgatörler yerine bitkisel proteinler, yumurta sarısı kullanımı/ modifiye nişasta yerine bitkisel lif, nişasta karışımları; sodyum klorür yerine tuz etiketlemesi. İşlenmiş şeker ürünleri, yüksek şeker, yağ ve tuz içeren ürünlerin içerikleri gözden geçirilebilir: İşlenmiş ürünler yerine alternatif doğal olarak şeker kaynağı olan bileşenler gibi. Alerjen bileşenlerin uzaklaştırılması sağlanabilir. Lif, meyve ve sebze, kuruyemiş, tahıllar gibi besin profili zengin bileşenler içeren ürünlerin üretimi arttırılabilir. Üretim, ambalajlama prosesleri gözden geçirilip, geleneksel yöntemlerle ürün üretilmesi denenebilir. Mümkünse sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş bileşenler kullanılarak bu sürece katkı sağlanabilir.

Endüstrinin olumsuz söylemlerden korunması, tüketici güveninin artması, etiketlerin fazlalıklardan arınması ve temiz markalı ürünlerin parlak geleceği için.

Kaynaklar:

The future of ‘clean label’? Radically transparent and naturally healthy (foodnavigator.com)

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0963996917303435

https://www.researchgate.net/publication/319429985_Clean_label_The_next_generation

https://www.ingredion.com/emea/en-uk/solving-a-challenge/challenges/clean-label-ingredients.html

https://www.ingredion.es/MeetIngredion/News/cleanlabelguidetoeurope.html#:~:text=The%20Clean%20Label%20Guide%20to,listings%20and%20factors%20influencing%20product

https://foodinsight.org/2013-food-and-health-survey/


Yaklaşan Etkinlikler

Günümüz tüketicileri, yedikleri ürünlerin bileşenleri ve üretim aşamaları  ile 50 yıl öncesine göre çok daha fazla ilgililer. Bazı üretim yöntemleri (günümüzde yapılan tarım) daha az “doğal” algılanırken; bazı gıda bileşenleri (özellikle koruyucular, renklendiriciler gibi gıda katkı maddeleri) “yapay” ve “tanıdık olmayan” olarak nitelendirilebilmektedir.

Bu durum, bir tüketiciden diğerine beklentileri, istekleri ve algılarına bağlı olarak farklılık gösterse de tanıdık bileşenler, katkısız basit içerik listesi ve doğallık genel beklentisidir. Genellikle “temiz etiket” olarak adlandırılan bu fenomen, gıda endüstrisini de belirli bir bileşen veya katkı maddesinin varlığını ya da yokluğunu bildirmeye; organik tarım gibi üretim yöntemlerini kullanmaya itmektedir.

Uygulama “temiz etiket” diye adlandırılsa da kastedilen gerçekte “temiz gıda” dır. Çünkü etiketin işlevi, ürün içeriğini açık ve anlaşılır bir şekilde yansıtmasıdır.

Henüz, hiçbir önemli kamu veya uluslararası kurum tarafından tanımlanmamış; denetim sistemi kurulmamış öncelikle ABD ve Avrupa’ da başlayan bu uygulama hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu doğrultuda birçok üretici etiketlerini temizlemek için gıdalarını yeniden formüle edip, üretim proseslerini gözden geçirirken; temiz etiketin tanımı da gelişmeye devam etmektedir. Uygulamanın itici gücü ve onaylayıcısı yani tüketici, şeffaflık beklemektedir. İzlenebilirlik ve şirket etiği gibi niteliklere de önem vermekte, kapsamı genişletmektedir.

“Temiz Etiket” Nedir?

Temiz etiket uygulamasının nesnel ya da yasal bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak çok sayıda güncel tanımla karşılaşılabilmektedir. Pazar trend araştırmalarının sonuçları buna katkı sağlayabilmektedir.  Örneğin Michale Pollan’ın “In Defence of Food” kitabında “… beşten fazla bileşen içeren ya da telaffuz edemediğiniz bileşenlerden üretilmiş herhangi bir şeyi yemeyiniz” önerisinde bulunmaktadır (Pollan, 2008).

Ingredion (2014) raporunda ise tüketici temiz etiketi “doğal, organik, katkısız/koruyucu içermez” olarak tanımlamıştır. Aynı raporda tüketicinin üreticiden beklentisi genel olarak kabul ettikleri yani mutfak dolaplarında yer alan bileşenler kullanılarak ürün üretmesidir. İçerik listesi basit olmalıdır ve son ürün mümkün oldukça az işlenmiş olmalıdır. Sentetik kimyasal gibi algılanan bileşenler, E kodlu katkı maddeleri içermemelidir.

Edwards (2013) ise temiz etiketi “istenmeyen maddelerden arındırılarak üretim” olarak tanımlamaktadır. Temizlikten kastedilen ise kısaca tüketici gözüyle gıdadaki fazlalıkların atılması ve etiketin gereksiz bilgilerden kurtarılmasıdır. Fazlalıkların başında ise gıda katkıları, sentetik bileşenler ve kimyasal prosesler gelmektedir. Anlaşılması kolay içerik listesine sahip, sınırlı işleme ile geleneksel kaynaklar kullanılarak üretim beklentisi söz konusudur.

Anlaşıldığı üzere; kapsamı ve kriterleri tüketici grubuna, satış zincirine ve gıda üreticisine bağlı olarak değişkenlik gösterse de özetle “gıdanın en doğal ya da doğala en yakın durumunda tüketilmesi” olarak tanımlanması mümkündür. Bu tanımı yine değişen tercihleri ve beklentileri doğrultusunda tüketici düzenleyecektir. Buradaki anahtar sorulardan biri, hangi bileşenlerin temiz bir etiketin parçası olabileceği veya daha da önemlisi, hangi bileşenlerin yokluğunda ürünün temiz etiketli bir gıda olarak tanımlanabileceğidir.

Tüketicilerin Bireysel Tercihleri Trendin Altında Yatan Anahtarlardır:

Tüketicilerin gıda tercihlerinde “Temiz Etiket”

Tüketicinin gıdadan beklentileri üç başlık altında toplayacak olursak;

  • Tüketicinin gıda etiketinde görmek istemediği bileşen ve katkılardır.
  • Gıda etiketindeki bileşen listesinin olabildiğince kısa ve açık olmasıdır.
  • Gıdanın geleneksel yöntemlerle işlenmesi veya minimal proses uygulanmasıdır.

Bunlardan en önemlisi tereddütsüz birincisidir. Yani tüketicinin gıda etiketinde görmek istemediği bileşen ve katkıların ne olduğudur. Avrupa’da yapılan tüketici araştırmaları; genel olarak katkıların (koruyucu, renklendirici, aroma verici vb), bunların özellikle sentetik olanlarının, kimyasal çağrışımı yapan veya E kodu taşıyan bileşenlerin istenmediğini göstermektedir.

Tüketicinin gıda etiketinde yer alan bileşen listesinde görmek istedikleri ise tanıdığı, mutfağından aşina olduğu gıda bileşenleridir.

İstenmeyen bileşenler IFIC (2013) araştırmasına göre azalan sıra ile tuz, glukoz-fruktoz şurubu, trans yağ, kolesterol, MSG, yapay renklendiriciler, büyüme hormonu, sakkarin, yapay aroma vericiler, yapay tatlandırıcılar (aspartam gibi), yapay katkı maddeleri (BHT) ve rafine şekerdir.

INGREDION (2013) tarafından 9 Avrupa ülkesinde yapılan bir araştırmada tüketicinin gıda bileşenlerini nasıl yorumladığı değerlendirilmiştir, üç grup altında toplanmıştır.

Grup I_ Tüketicinin kabul ettiği bileşenler: doğal aroma, doğal renklendirici, nişasta (patates, mısır, pirinç), şeker, bitkisel yağlar, jelatin, soya proteini vb.  Tüketicinin genellikle bildiği veya kullandığı bileşenlerdir.

Grup II_ Kuşku ile yaklaşsa da tolere edebildiği bileşenler: askorbik asit, pektin, peyniraltı suyu proteini, lesitin, patates lifi, modfiye nişasta, tapyoka nişastası vb. Bunlar hakkındaki düşüncenin medya etkisi ile ülkeden ülkeye farklılık gösterebildiği belirtilmektedir.

Grup III_ Tüketicinin kaçındığı bileşenler: guar gam, maltodekstrin, monosodyum glutamat, hidrojene yağlar, karragenan, kazeinat, karboksimetilselüloz vb. Kimyasalları çağrıştırması ve bazılarının adının uzun olması nedeni ile kaçınılmaktadır.

Özellikle son 1,5 yıldır yaşadığımız pandemi dönemi, tüketicilerin sağlıklarına ve diyetlerine gösterdiği önemin artmasına neden olmuş ve fonksiyonal fayda sağlayacak gıdalara (besin profili yüksek, yüksek lifli, bitki-bazlı ürünler vb) olan eğilimde artış gözlemlenmiştir. Bu da tüketicinin şeffaflığa gösterdiği önemin artmasına neden olmuştur. Şeffaflık arzusu, sürdürülebilirlik ve etik olarak üretilmiş gıdalarla ilgili artan tüketici endişeleriyle bağlantılıdır. Temiz etiket için de etkileri önemlidir.

Innova Market Insight sonuçları da bunu desteklemektedir. En önemli sonuçlardan biri, tüketicinin 2021’de şeffaflığı ikiye katladığını göstermektedir. Tüketicilerin, covid-19 sonrasında da güven oluşturabilecek, özgün ve güvenilir ürünler sunabilecek markalar arayışında olacağının altı çizilmektedir. Tedarik zinciri genelinde de şeffaflık beklentisi içerisinde olacaklardır.

Tüketici Beklentileri = Üretici Perspektifi, Yasal Olarak Gıda Üretimi?
Temiz etiket uygulamasında en zor şüphesiz gıda işletmecilerine düşmektedir. Temiz etiketli gıda üretimi için; tüketici beklentileri ve talepleri doğrultusunda mevcut bileşenlerini değiştirmesi ya da formülasyondan çıkarması ve hatta prosesini gözden geçirerek iyileştirmesi gerekmektedir. En büyük güçlük burada başlamaktadır, çünkü gerek tüketici beğenisi (tat, doku), gerek raf ömrü, gerek maliyet ve gerekse mevzuata uyum açısından sanıldığı kadar kolay değildir.

Tüm bu engeller ve zorluklara rağmen temiz etiketli gıda üretim gerekliliği kaçınılmazdır. Hijyen gereklilikleri ve yasal düzenlemeler göz ardı edilmeden, yapılması gerekenlerin ve ihtiyaçların belirlenerek üreticilerin işe koyulması beklenendir.

Ürünlerde kullanılan katkıların gözden geçirilmesi önemlidir; çıkarılabilir ya da değiştirilebilirler. Örneğin E kodlu koruyucular yerine bitki ekstraktlarının kullanımı. Kimyasal gibi görünen veya algılanan bileşenler yerine tanınan bileşenler tercih edilebilir: Emülgatörler yerine bitkisel proteinler, yumurta sarısı kullanımı/ modifiye nişasta yerine bitkisel lif, nişasta karışımları; sodyum klorür yerine tuz etiketlemesi. İşlenmiş şeker ürünleri, yüksek şeker, yağ ve tuz içeren ürünlerin içerikleri gözden geçirilebilir: İşlenmiş ürünler yerine alternatif doğal olarak şeker kaynağı olan bileşenler gibi. Alerjen bileşenlerin uzaklaştırılması sağlanabilir. Lif, meyve ve sebze, kuruyemiş, tahıllar gibi besin profili zengin bileşenler içeren ürünlerin üretimi arttırılabilir. Üretim, ambalajlama prosesleri gözden geçirilip, geleneksel yöntemlerle ürün üretilmesi denenebilir. Mümkünse sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş bileşenler kullanılarak bu sürece katkı sağlanabilir.

Endüstrinin olumsuz söylemlerden korunması, tüketici güveninin artması, etiketlerin fazlalıklardan arınması ve temiz markalı ürünlerin parlak geleceği için.

Kaynaklar:

The future of ‘clean label’? Radically transparent and naturally healthy (foodnavigator.com)

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0963996917303435

https://www.researchgate.net/publication/319429985_Clean_label_The_next_generation

https://www.ingredion.com/emea/en-uk/solving-a-challenge/challenges/clean-label-ingredients.html

https://www.ingredion.es/MeetIngredion/News/cleanlabelguidetoeurope.html#:~:text=The%20Clean%20Label%20Guide%20to,listings%20and%20factors%20influencing%20product

https://foodinsight.org/2013-food-and-health-survey/



Sinem BAHÇEKAPILI
SATIŞ VE PAZARLAMA KOORDİNATÖRÜ

Şirketimizde satış ve pazarlama operasyonlarından sorumludur.

Endüstriyel kimyasallar, gıda ve deterjan endüstrisi için katkı maddeleri, laboratuar analizleri ve kurulum hizmetleri, denetim, danışmanlık, eğitim ve belgelendirme hizmetlerinin satışı, ekip yönetimi ve iş planı hazırlığı konularında 17 yılı orta ve üst düzey satış yöneticiliği olmak üzere gıda sektöründe toplam 22 yıllık iş tecrübesine sahiptir.

KARMA GRUP öncesinde Merieux NutriSciences Türkiye Ülke Satış Direktörlüğü, Hypred Duraner bünyesinde Türkiye Satış Müdürlüğü ve Ecolab Temizleme Sistemlerinde Bölge Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Gıda sektöründeki B2B satış alanındaki kariyeri öncesinde 1996-1998 yılları arasında Migros Türk T.A.Ş. bünyesinde, kalite departmanı oluşumu ve laboratuvar kuruluşunda yer almıştır. Sinem Bahçekapılı Trakya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü mezunudur.

Gülce DURMAZ
ŞİRKET DİREKTÖRÜ

Şirketimizdeki tüm operasyonlardan sorumludur.

Gıda sektöründe üretim, kalite ve laboratuvar alanlarında 22 yıllık iş tecrübesine sahiptir. 17 yıl süre ile çalıştığı Kalite Sistem Laboratuvarları’nda Mikrobiyoloji Laboratuvarı Şefi olarak başladığı görevini Operasyon Direktörü olarak tamamlamıştır. Zeytin dostu Derneği, ONAOO-İtalya ve Instituto de la Grasa-İspanya’dan zeytinyağı tadım ve zeytinyağı duyusal analizleri eğitimleri alarak ve panelist seçimi testlerini geçerek 2008 yılından itibaren zeytinyağı tadım uzmanı olarak duyusal tadımlarında tadım uzmanı ve eğitmeni olarak görev almaktadır.ISO 17025 Laboratuvar akreditasyonu eğitim ve danışmanlığı vermektedir.1997-2001 yılları arasında Maret A.Ş’de üretim ve kalite mühendisi, ardından da Kalite Kontrol Yöneticisi görevlerini yürütmüş; laboratuvar, duyusal değerlendirme, ISO 9001 ile HACCP Kurulumu ve fabrika hijyeni çalışmalarında mühendis ve yönetici olarak görev almıştır. 1996-1997 yıllarında ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak görev alan Gülce Durmaz ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü mezunudur ve aynı bölümde Gıda Mikrobiyolojisi alanında Yüksek Lisansı’nı tamamlamıştır.

Didem ALTUNTAŞ
REGÜLASYON BÖLÜM KOORDİNATÖRÜ

Şirketimizde gıda, kozmetik ve ambalaj ürün gruplarında; mevzuat danışmanlığı ve tedarikçi denetimlerini yönetmektedir. Kodeks, resmi gazete ve ilgili mevzuat takibi ve yorumlama hizmetlerimiz. Yasal mevzuat ve şirket prosedürleri gereklerine göre denetim soru listelerinin oluşturulması ve denetim operasyonlarından sorumludur.

2002 yılında Trakya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu.

16 yıl boyunca Carrefoursa, Arı Üretim ve gıda analiz laboratuvarı gibi çeşitli firmalarda Kalite, Hijyen ve Gıda Güvenliği konularında uzman/müdür olarak görev aldı.

Kalite Yönetim Sistemi ve Gıda Güvenliği Yönetim Sistemlerinin kurulması ve yürütülmesinde görev aldı.

İnci ELÇİM
İŞ GELİŞTİRME KOORDİNATÖRÜ

Şirketimizde gıda ve ambalaj ürün gruplarında; sistem kurulum operasyonlarından sorumludur. Kalite ve Gıda Güvenliği yönetim sistemleri, BRCGS Food ,BRCGS PP , ISO 22000, IFS ,ISO 9001 ve FSSC 22000 Sistem kurulması ile ilgili danışmanlık ve eğitim faaliyetleri sürdürmektedir. İnci Elçim, Ege Üniversitesi, Gıda Mühendisliği Bölümünden 1993 yılında mezun olmuştur.

Gıda Sektöründe; 22 yıl içecek, 4 yıl dondurulmuş/ konserve ürünler, 2 yıl Zeytin & Zeytin yağı endüstrilerinde olmak üzere toplamda 28 yıllık tecrübeye sahiptir. Kalite, Arge, ISG, Üretim, Bakım, Yatırım süreçlerinde üst düzey yöneticilik yapmıştır. Çalışma hayatı boyunca Kalite ve Gıda Güvenliği Yönetimi, Yeni Ürün Projeleri, Yeni hat ve fabrika yatırımları, Start Up süreçleri ve yeni organizasyonel yapılanma süreçlerinde yer almıştır. Profesyonel iş hayatı boyunca Dydo Drinco Türkiye, Yıldız Holding, Coca-Cola, Ant Gıda ve Kerevitaş Şirketlerinde çalıştı.

Kalite/Gıda Güvenliği Yönetim Sistemlerinin kurulması, işletilmesi ve sürdürülebilirliği, eğitim, denetim, proje yönetimi ve üretim verimliliği konularında deneyime sahiptir. Şirketin danışmanlık projelerinin yönetimini gerçekleştirmektedir.

Selda BAYRAKDAR
IFS AKADEMİ TÜRKİYE EĞİTİM KOORDİNATÖRÜ

Şirketimizin IFS International Food Standarts – Uluslarası Gıda Standardı kapsamındaki eğitim ve denetim projelerinden sorumludur.

20 yılı aşkın süredir, gıda sektöründe; BRC- IFS Baş Denetçisi olarak denetçi ve eğitmen kimliği ile hizmet vermektedir.Bu bakış açısıyla eğitimleri sektörün ihtiyaçları doğrultusunda planlamaktadır.

Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği mezunudur, aynı üniversitede Kalite Kontrol Bölümünde Yüksek Lisansını tamamlamıştır.

Cargill Fındık Fabrikasında başlayan üretim sektöründeki tecrübesini, Kalite Sistem Laboratuvarları, TÜV Rheinland ve Intertek Test Hizmetlerinde yönetici, denetçi ve eğitmen olarak devam ettirmiştir. BRC, IFS, FSSC Bilgilendirme ve Uygulama Eğitimleri yanında, mevcut standartların daha anlaşılır ve etkili kullanılmasına yönelik olarak şirketlere özel, spesifik konu bazlı eğitimler ve danışmanlık projelerinde yer almaktadır.

Hediye ÇADIRCI
GIDA DIŞI ÜRÜNLER BÖLÜM KOORDİNATÖRÜ

Şirketimizde gıda dışı ürün gruplarında; danışmanlık, denetim ve eğitim operasyonlarından sorumludur.

Özel sektörde, gıda dışı ürün gruplarında, üretim, ruhsatlandırma, ürün güvenliği ve kalite yönetimi departmanlarında uzun yıllar görev yapmıştır. Migros Türk T.A.Ş. Kalite Yönetim Departmanında, 8 yıl süre ile, Ürün Güvenliği Bölüm Sorumluluğu ve Özel Markalı Gıda Dışı Ürünlerin Sorumlu Yöneticiliği görevlerini sürdürmüştür.

Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü 1986 yılı mezunudur.

Cem PUSAT
EĞİTMEN

Şirketimizde gıda, yem ve gıdaya eşdeğer ürün gruplarında; sistem kurulum, eğitim ve danışmanlık projelerinde görev almaktadır.

Kalite ve Gıda Güvenliği yönetim sistemleri, BRCGS Food, Gıda Güvenliği Kültürü, ISO 22000, IFS ,ISO 9001, HACCP, FAMI QS ve FSSC 22000 Sistem kurulması ile ilgili danışmanlık ve eğitim faaliyetleri sürdürmektedir.

Celal Bayar Üniversitesi, Gıda Mühendisliği Bölümünden mezun olup Keskinoğlu ve Lio Oil şirketlerindeki kurumsal iş hayatına sektörde denetim, eğitim ve danışmanlık projeleri ile devam etmiş olup 25 yıllık tecrübe sahibidir.

Ebru KÖSE ÖZCAN
EĞİTMEN

Şirketimizde ambalaj ve gıda dışı ürün gruplarında; sistem kurulum, eğitim ve danışmanlık projelerinde görev almaktadır. Kalite Yönetim Sistemleri, Çevre Yönetim Sistemleri ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri konularında ilgili danışmanlık ve eğitim faaliyetleri sürdürmektedir.

1997 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur.

18 yıl boyunca ulusal ve uluslararası şirketlerde üretim, AR-GE departmanların da çalışmış ve ağırlıklı olarak kalite departmanında kalite yöneticisi olarak görev almıştır. Kalite Yönetim Sisteminin çalıştığı işletmelerde kurulması ve yönetilmesi faaliyetlerini yürütmüştür. ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile ilgili olarak Sanayi Etüt Proje Yöneticisi Sertifikası sahibidir ve bu konuda sektör deneyimi edinmek üzere çalışmaları devam etmektedir.

Sinem Aytaç
Proje Sorumlusu

Şirketimizin Duyusal Analiz ve Eğitim departmanımızda görev almaktadır.

Devam Eden Projelerimiz

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü ve Karma Grup işbirliği ile gerçekleştirilen Süt Akademisi, süt endüstrisinde faaliyet gösteren işletmelerin personellerinin ve sektördeki diğer paydaşların bilgi düzeyini artırmayı hedeflemektedir. Bu eğitim programları, süt endüstrisinde faaliyet gösteren işletmelerin üretim süreçlerinde en iyi uygulamaları öğrenmelerine, süt kalitesini ve işletme verimliliğini artırmalarına yardımcı olur.

Eğitim programları, süt kabul ilkeleri, sütün işlenmesi, pastörizasyon, homojenizasyon, ambalajlama, depolama ve taşıma gibi proses teknolojisi konularını kapsamaktadır. Ayrıca, kalite kontrol, mikrobiyoloji, sanitasyon ve temizlik gibi konulara da değinilmektedir. Bu eğitim programları ayrıca AR-GE'ye dayalı ürün geliştirme konularını da içermektedir.

Süt Akademisi'nin hedefi, süt endüstrisinde faaliyet gösteren işletmelerin personellerine yönelik düzenli periyodik eğitimlerle, sektördeki en son teknolojileri ve uygulamaları takip etmelerini sağlamaktır. Bu sayede, işletmeler süt ürünlerinin kalitesini artırabilir, üretim verimliliğini artırabilir ve müşterilerine daha kaliteli ürünler sunabilirler. 2022 yılında başlayan Süt Akademisi programımız 2023 yılında da eğitimlerine devam ediyor.

"Moments of Truth" terimi, tüketicilerin bir ürün veya hizmet hakkında ilk izlenimlerinin ve deneyimlerinin, tüketicilerin o ürün veya hizmet hakkındaki sonuçlarını önemli ölçüde etkileyebileceği anlamına gelir. Bu nedenle, firmaların müşterilerin isteklerini iyi anlamaları ve onlara en iyi ürün ve hizmetleri sunmak için sürekli olarak kalite ve ürün deneyimini iyileştirmeleri gerekmektedir.

İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü'nün ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Kalite ve Ürün Deneyimi Semineri", kalite ekiplerinin sorumluluklarını ve firmaların risk ve fırsatlarına bakışını ele aldı. Bu seminer, katılımcılara tüketici davranışları, tasarımın gücü, geri kazanım stratejileri ve sürdürülebilirlik gibi konularda bilgi sağladı.

Yeni seminerin içeriği, tasarımın gücü ve tüketici davranışları, gıda işleme işlemlerinde geri kazanım stratejileri ve rafta kaliteyi değerlendirmek gibi konuları kapsayacak. Bu seminer, firmaların müşterilerinin beklentilerini karşılamak için kalite ve ürün deneyimlerini nasıl iyileştirebileceklerine dair fikirler sunacaktır. Katılımcılar, bu seminer sayesinde yeni trendleri, teknolojileri ve en iyi uygulamaları öğrenerek, kendi firmalarında kalite ve ürün deneyimini artırabilirler.

Üyeliklerimiz

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği

LEAD Network Türkiye

Karma Grup, müşterilerine özel üretim ve uygulama çözümleri üreten, paydaşların bilgi ve danışma merkezi olarak göreceği, güvenle ürün ve hizmet alabileceği referans bir kuruluş olabilmeyi hedefler.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerimiz

Dünyamızın ve ülkemizin doğal kaynaklarını korumayı ve kurduğumuz tüm iletişimlerde çevre bilincinin oluşmasını ve yaygınlaşmasını teşvik etmeyi kendimize görev biliriz.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerimiz

    Bilgi Formu